Sizin mesleğinizin hastalıkları neler?
Meslek gruplarında yapılan işe, çalışma düzenine bağlı olarak bazı
hastalıklar daha sık görülüyor. Örneğin öğretmenlerde, çok konuşmak
zorunda oldukları için kronik faranjit, kronik laranjit, ses teli
nodülleri gibi hastalıklar görülüyor hatta bu hastalıklar öğretmen
rahatsızlığı olarak da biliniyor.
İş stresi, yüksek sorumluluk, aşırı rekabet ve hedef baskısının çok
olduğu meslek gruplarında kalp ve damar hastalıklarına, masa başı
çalışanlarda mide ve bağırsak hastalıklarına, vardiyalı işlerde ise
hormonal bozukluklara rastlanıyor. Uzmanlara hangi mesleklerde hangi
hastalıkların görüldüğünü sorduk.
Üst düzey yöneticiler, borsacılar, bankacılar, gazeteciler,
avukatlar, doktorlar, hemşireler, öğretmenler... Bu mesleklerin ortak
sorunu olan aşırı stres, düzensiz beslenme ve hareketsizlik birçok
riski de beraberinde getiriyor. Kilo fazlalığı, kalp damar hastalıkları,
kan yağları yüksekliği, şeker metabolizması bozukluğu oranı, mide
bağırsak hastalıkları bu mesleklerde çalışanları tehdit ediyor. Yine bu
grupta anksiyete bozukluğu, depresyon gibi hastalıkların sıklığının
biraz daha fazla olduğu görülüyor.
Amerikan Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Bülent Yardımcı, son
yıllardaki yoğun büro çalışmalarının, başarı hedeflerinin yüksek
tutulmasının, mesai saatlerinin uzamasının stresi arttırdığına dikkat
çekerek, “Bu durumda çalışanlar huzursuz, mutsuz, sürekli endişeli
oluyor ve özgüvenleri azalıyor. Bunun sonucu olarak kolay sinirlenme,
dikkat bozuklukları, yorgunluk hissi ve sonunda iş verimi düşüşüne neden
oluyor. Yöneticilerin, çalışanlarının hangi düzeyde strese girdiklerini
saptayarak önlem alması gerekir. İş yoğunluğunun dönem dönem
azaltılması, izinlerin sağlıklı kullandırılması, iş dışı aktivitelere
ortam sağlanması, dönem dönem psikolojik destek verilmesi ilk akla
gelebilecek önlemler. Yoğun çalışanlarda sık görülen kronik yorgunluk
sendromu ve tükenmişlik sendromları atlanmamalı ve gerekli tıbbi destek
sağlanmalı. Kurumlar ve kişiler meslekler ile ilgili hastalık riskleri
konusunda sağlık profesyonellerinden danışmanlık hizmeti alabilirler.
Düzenli yıllık kontroller, işyerinin daha sağlıklı bir ortama
dönüştürülmesi, stresin azaltılmasına yönelik şirket politikaları
geliştirilmesi, iş sağlığı konusunda olumlu yaklaşımlardır” diyor.
Stres, mental hastalıklara da neden oluyor
Gaziosmanpaşa Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Ş. Kamil
Basmacıoğlu, stresin yoğun olduğu finans sektörü, sağlık sektörü,
güvenlik gibi alanlarda çalışanlarda mental hastalıkların sıklığının
arttığına dikkat çekiyor: “Stres organizmanın hastalıklara doğal
direncini olumsuz olarak etkileyerek psikosomatik hastalıklar, alerjik
hastalıklar, kanserler, peptik ülser, huzursuz bağırsak sendromu gibi
hastalıklara zemin hazırlayabiliyor.”
Diğer taraftan masa başı işler beraberinde hareketsizliği
getirdiğinden metabolik hastalıklar, kas-iskelet sistemi hastalıkları
masa başı çalışanlarda daha çok görülür.
Beyaz yakalılarda mesleklere göre en sık rastlanan hastalıklar şöyle:
Üst düzey yöneticiler: Üst düzey yöneticiler, aşırı stres ve sorumluluk
nedeniyle kalp krizi riski ile karşı karşıya kalıyorlar. Memorial Şişli
Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez,
özellikle bulunduğu sorumluluğun eğitimini almamış ve yeterince deneyim
kazanmamış birinin bu stresi çok üst seviyelerde yaşayabileceğini
söylüyor: “Üst düzey genç yöneticilerde bu çok görülür. Özellikle çok
zengin ailelerin çocuklarında ortaya çıkan bir sorundur. Belli bir aile
geleneği, çok büyük bir holding ve evin genç oğlundan beklenen çok büyük
sorumluluklar. 20’li yaşlarda yurt dışından çok iyi bir eğitim almış
olarak dönen çocuk, başlaması gereken en alt seviye yerine en üst düzey
yönetici olarak holdingi yönetmeye çalışıyor. Yanında ve altında çalışan
insanlar yaptıkları işi çok iyi bilirken, o sadece teorik bilgi ile
onlarla mücadele ediyor. Öncelikle kendisini, ailesine kabul ettirmeye
çalışıyor. Bu kişilerde öncelikle ülser, kolit ve erken enfarktüsler
görülür. Köklü ailelerin çocukların çok erken yaşta enfarktüs ve bypass
ortaya çıkıyor. O insanlara deneyimlerinin çok üzerinde sorumluluklar
yüklenmesi, bu tür sorunları da beraberinde getirir.”
Öğretmenler: Meslek gruplarının çalıştığı ortam da önemli. Öğretmenler
kalabalık ortamlarda çalıştıkları için solunum yolu ile bulaşan
infeksiyon hastalıkları açısından risk altındalar. Sürekli konuşmak
zorunda olduklarından ses telleri ve boğazla ilgili hastalık oranları
yüksek. Op. Dr. Pınar Korlu, öğretmenlerde, çok konuşmak zorunda
oldukları için kronik faranjit, kronik laranjit, ses teli nodülleri, ses
telleri polipleri görülebildiğini hatta bu hastalıkların “öğretmen
rahatsızlığı” olarak da bilidiğini söylüyor. Ses sanatçılar tiyatrocular
da seslerini zorladıkları için, bu tarz hastalıklara karşı daha
dikkatli olmalılar. Okullarda tüm öğretmenlerin kullandığı tebeşir de
alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor. Korlu, “Alerjik nezle ve kronik
faranjit için tebeşir risk faktörü oluşturur. Tebeşir tozu, burun ve
ağız yoluyla solunduğu zaman alerjik reaksiyonlar yaratabilir. Şimdi
okul dönemi başladı ve kış dönemi geldiği için kulak burun boğaz
hastalıkları artış gösterir. Özellikle okulların başladığı bu dönemde
öğretmen hastalarımız artış gösterir” diyor.
Bankacılar: Banka ve borsacılar ise daha az güneş gören, kalabalık,
gürültülü ortamlarda çalışırlar. Bu durum hastalık sıklığını
arttırabilir.
Prof. Dr. Bingür Sönmez, kendilerinin olmayan paranın bankacıların
kalbini yorduğunu söylüyor: “Özellikle bankacıların kalp hastalıklarına
daha çok yakalandıkları düşünülür. Başkalarının parası onların kalbini
yorar gibi bir anlayış var. Bankacıların hesaplarında çıkan bir açık,
“bir lira” bile olsa, bir milyon lira gibi hesap sorulabilir. Bu nedenle
para ile uğraşan banka sektörü kalp hastalıkları ve erken yaşta
enfarktüsler açısından ciddi olarak risk altında.”
Gazeteciler: Gazeteciler zamana karşı yarışan ve iş stresini çok
yüksek ölçüde yaşayan meslek gruplarından. Adrenalinleri maksimum
seviyede. Gazetecilerin ağır çalışma koşullarının yanı sıra beslenme
alışkanlıkları da onları kalp hastası adayı yapıyor. Stres nedeniyle;
yoğun sigara içimi, çay ve kahve tüketimi, fast food tarzı hazır ve
çabuk yiyecekler kalp ve damar hastalıklarına zemin hazırlıyor. Kafein
alımı da ritim bozukluklarına yol açıyor.
Doktor ve hemşireler: Kalp ve damar hastalıklarının en önemli
adaylarından biri de doktorlar. Özellikle cerrahlar, adrenalin tehdidi
ile karşı karşıyalar. Doktor ve hemşireler ise hem yoğun çalışmaları,
hem de bir çok bulaşıcı hastalıkla karşı karşıya kalmaları nedeniyle
yüksek risk grubunu oluşturuyorlar. Sürekli ayakta çalıştıkları için
varis en büyük düşmanlarından. Uzun gece vardiyaları ise hormonal
bozukluklara neden oluyor.
Varis hangi meslek gruplarını tehdit ediyor?
Varis sadece kadın hastalığı olarak bilinse de, özellikle ayakta
çalışan insanlarda en çok görülen meslek hastalığı. Ayakta çalışan;
postacı, öğretmen, cerrah, diş hekimi ve kuaför gibi meslek gruplarında
da varise sıkça rastlanıyor. Varis, bu kişilerin mesleklerinin bir
parçası oluyor. Bu meslekte olanlar; uzun süre oturmamalı ve ayakta
durmamalıdır. Kişi oturmak zorundaysa, ayaklarıyla bisiklet pedalı
çevirir gibi hareketler yapmalı, eğer ayakta durması gerekiyorsa da
yürümelidirler. Bir öğretmen çok rahatlıkla yürüyerek dersini
anlatabilir. Ancak bir cerrahın ya da bir kuaförün bunu yapması zordur.
Doktor ve öğretmenlerin eğer yürüme şansları yoksa, mutlaka varis çorabı
kullanmaları gerekir.
Vardiyalı çalışanlarda hormonal bozukluklar ortaya çıkıyor
İnsan vücudu gün ışığına göre düzenlenmiş bir biyoritme sahip olduğundan
vardiyalı çalışanlarda ciddi hormonal bozukluklar ortaya çıkabiliyor.
Özellikle güvenlikçilerde ya da hemşirelerde gece vardiyaları çok uzunsa
risk artıyor. Güvenlikçilerde dikkat dağılması, kilo alma hemşirelerde
de adet bozuklukları görülüyor. Prof. Dr. Bingür Sönmez, ”Uyku sırasında
salgılanan bazı hormonlar örneğin; melatonin ve endorfin gibi,
karanlıkta salgılanır. Kan kortizol seviyesi sabaha doğru daha
yüksektir. Bu durum güneşin batımı ile ilgilidir. En sağlıklı uyku,
güneşin doğuşundan 4 saat önceki uykudur. Biyoritmimiz buna göre
ayarlanmıştır. Bütün gece uyumayan, ertesi gün uyumak için yatan ancak
perdeleri ne kadar çekerse çeksin gece karanlığını sağlayamayan
kişilerde, melatonin ve kortizol düzeylerinde çok ciddi düşmeler
olmaktadır. Bu da hormonal dengeyi bozduğu gibi, iştah dengelerini
olumsuz etkiler. Psikolojik sorunları beraberinde getirir. En iyi uyku,
saat 23.00-05.00 arasındadır. Bunu, güneşin doğuşu ve batışına göre
ayarlamak gerekir” diyor.
Ofisteki gürültü en büyük stres kaynaklarından. Önceki yıllarda ofis
çalışanlarının her birinin kendi odası, telefonu, bilgisayarı ve ofis
malzemeleri varken, açık ofis yaşamına geçince bu özellikli durum da
ortadan kalktı. İnsanlar gürültülü bir ortamda iş hayatını
sürdürüyorlar. Gürültü ve etraftan gelen rahatsızlık ise stresi
tetikliyor. Bu da, sinir bozukluğu, depresyon ve kavgaya eğilim
yaratıyor. Bu faktörler de kalp sağlığını ciddi şekilde etkiler,
tansiyonun yükselmesine neden olur. Özellikle kadınlarda bu ortamda
çarpıntı görülüyor.
Gözlere dikkat
Gözlerini yoğun olarak kullanan ve bilgisayar başında uzun saatler
çalışmak zorunda olanlar göz sağlıklarına dikkat etmeliler. Borsacılar,
bankacılar, reklamcılar, öğretmenler, mühendisler sürekli yakın okuma
ile yoğun olarak çalıştıkları için gözlük kusurları çok küçük bile olsa
çok ciddi rahatsızlıklar ile karşı karşıya kalabildiklerini söylüyorlar.
Ayrıca tüm bu mesleklerde; yoğun bilgisayar kullanımı nedeni ile;
gözlerde kuruma, göz kenarlarında çapaklanma, kapak iltihapları görülür.
Op. Dr. Mustafa Temel, bilgisayar başındayken dikkat edilmesi gereken
noktaları sıralıyor:
Gözler sık sık bilinçli olarak kırpılarak nemlendirilmeli
* Ekrana çok fazla yaklaşılmamalı
* Genellikle büyük font ve puntolar kullanılmalı
* Çalışma sırasında her 45 dakikada bir 5 dakika mola verilmeli.
Ofis çalışanlarına tavsiyeler
Op. Dr. Murat Öztürk, ofis yaşamında hareketsizlik ve uzun süren çalışma
saatleri nedeniyle ortopedik şikayetlerin görülebileceğine dikkat
çekerek, ofis çalışanlarına mutlaka esneme hareketleri yapmalarını
tavsiye ediyor: “Yarım saatlik aralar ideal olsa da, saat başlarında el
bileği omuz, boyun ve sırt için esneme hareketleri 5 dakikalık aralarda
yapılabilir. Her bir esnemeyi 15 sn-1 dk devam ettirin.”
Omuzlar ve sırt:
* Ellerinizi başınızın arkasında birleştirerek dik bir şekilde oturun.
* Pozisyonunuzu koruyacak şekilde dirseklerinizi yapabildiğiniz kadar arkaya doğru yavaşça çekin.
Üst gövde:
* Sandalyenin ucuna doğru oturup sandalyenin arkasını sıkıca tutun.
* Kollarınızı kırmayın.
* Belinizi dik tutup, omuzlarınızı, sırtınızı ve göğsünüzü esnetmek için gövdenizi ileriye doğru çekin.
Bacaklar:
* Oturun.
* Ayaklarınızı esnetirken sandalyenin oturma yerini sıkıca tutun ve bacağınızı havaya kaldırın.
* Bacağınızı yavaşça önce dışarıya doğru, daha sonra geri, orta ve
aşağıya doğru hareket ettirin. Bu bacağınızın uyluk kısmını
kuvvetlendirir.
Öztürk, “Temel amaç kısa süreler ile esnemek ve her işi bir hareket
bahanesi olarak görmektir. Bu sizin günde ekstradan 400-450 kcal/gün
yakmanızı sağlar. Günlük ihtiyacınızın 2.000-2.500kcal olduğu
düşünüldüğünde, yenilen bir iri dilim pastanın yakılması demek” diyor.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder